Devrekani ilçesi, Çayırcık Köyün de bulunan bu hamamın ne zaman yapıldığı bilinmemekle birlikte 600 yıllık bir tarihi olduğu tahmin edilmektedir. ‘’Aslen Devrekani’li olan Hatice Alime Hüma Hatun, 1424 yılında 2. Murat ile evlenmek üzere Bursa’daki saraya gelin gitmeden önce gelin banyosunu bu hamamda yapmış. Gelin banyosu, Osmanlılardan beri var olan bir gelenektir. O dönemlerde hamamda gelinin kınasını yakıp, ona güzel bir evlilik için son kez akrabalarıyla bir arada eğlenme imkânı sunarlarmış. O dönemden sonrada günümüze kadar gelinlik çağına gelen kızlar haftanın belli günleri bu hamamda toplanır burada görücüye çıkarlarmış ve burada beğenilirlermiş. Ancak bu gelenek zamanla kaybolmuş.’’ Tarihî hamamın 1960’lı yıllara kadar faaliyet göstermiş bu tarihten sonra harap durumda olan hamam Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından restore edilmiş ancak işletmeye geçilememiştir.
Çayırcık mahallesindeki Aslan taşı roma dönemine ait olup Aslan simgesi Kralın asilliğini göstermektedir, bu bakımdan buradaki Aslan heykeli buraların önemli bir yerleşim yeri olduğunun kanıtıdır.
Akdoğan Şelalesi Akdoğan köyü ile Pınarözü köyü arasında olup ilçemize 30 km mesafededir. Çatalzeytin Yolu üzerinde olup 2 km içeridedir ve yakınına kadar araçla gidilmektedir.Şelale sıra şelalelerden oluşup 5-6 tane takım sıra şelaleden oluşmaktadır. Su kaynağı üzerinde bulunan mağara içindeki göllerden gelmektedir.Mağara şelale 300 metre üzerindedir girişi biraz zor olup içeri girildiğinde rahatlıkla yürünebilmektedir. Mağara içerisinde 200 metre yüründüğünde içeride göller vardır 2 tane göl botla geçilmekte 3 göle geçiş sarkıt kayalardan dolayı zordur.
Kınık barajı ilçemize 9 km mesafede olup sulama amaçlı yapılan bir barajdır ve olta balıkçılığı için güzel bir yerdir.Baraj gölünün kuzeyinde Gürleyik denilen yerden bir Şelale baraj gölüne dökülmektedir. Tekne ile gezi yapmak keyif vericidir. Kınık barajı içinde ada şeklinde Harman Kaya denilen tümülüs kayalardan oluşan bir kale mevcuttur. Yine Kınık antik şehri 1994 yıllarda baraj inşaatı sırasında bir çalışma esnasında madeni malzemeler bulunmuş ve bu malzemeler hitit dönemine ait olduğu tespit edilmiştir. Yine bu kazılar esnasında maden ocakları ve dokuma malzemelerine bulunmuştur. 2 katlı yer altı şehri de mevcut olup görevliler tarafından girilip gezilmiş talan edilmemesi için kapatılmıştır. Şu anada bu bölgede 2006 yılından bu tarafa herhangi bir çalışma yapılmamaktadır.
1990 yılında, Kastamonu’nun 35 km kuzey-doğusunda bulunan Devrekani İlçesi, Kınık Mahallesi yakınlarında yapılacak olan baraj inşaatı projesinin ön hazırlıkları sırasında, DSİ dozer operatörü tarafından, bir grup Hitit madeni kabı bulunmuştur. DSİ dozer operatörü, Delibeyoğlu Sırtı’na sondaj makinesinin çıkabilmesi için yol açma çalışması sırasında taş ve toprak yığıntısını düzeltirken, dozerinin kepçesine eserler takılmış ve bunları önce ‘dozerin takım kutusunda’ daha sonra şantiyede ‘valizin içinde çamaşırları arasında’ saklamış ve bazı kişilere danıştıktan sonra Kastamonu Arkeoloji Müzesine teslim etmiştir. Aynı yıl, Prof. Dr. Aykut ÇINAROĞLU, bir görevle Arkeoloji Müzesini ziyareti sırasında, bu eserleri fark etmiş ve yazdığı makalelerle bilim dünyasına duyurmuştur. Kınık, bu eserlerin tanıtımıyla bütün bilim dünyasının dikkatini üzerine toplamıştır.
Hitit İmparatorluğu’nun başkenti olan Çorum İli sınırlarındaki Boğazköy-Hattuşa’ da bile bu kadar çok sayıda Hitit madeni kabı günümüze değin ele geçmemiştir. Bu kadar önemli bir yerin hemen araştırılması bilimsel açıdan zorunlu hale gelmiştir. 1994 yılında, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izinleriyle, Prof. Dr. Aykut ÇINAROĞLU’nun bilimsel başkanlığında Kastamonu Müzesi ile birlikte kazılara başlanmıştır. Kazılar, 1994 ten 1997 ye kadar Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara Üniversitesi ve Kastamonu Belediyesi Başkanlığı’nın maddi destekleri ile, 2002 yılından itibaren de Kastamonu Valiliğinin katkılarıyla yürütülmüştür.
Günümüzden 4500-4000 yıl kadar eskiye inen en eski yerleşim-atölye, ana kaya üzerine kurulmuştur (MÖ.2500-2000 yılları). Bunlar, taş duvarlarla yükseltilmiş bir çok odası olan küçük mekanlardan oluşmaktadır. Yerleşim içinde çok sayıda fırın kalıntıları tespit edilmiştir. Başka bölgelerde benzeri bulunmayan bu fırın tipleri, Kastamonu’nun en eski metal ergitme fırınlarıdır. Burada yaşayan halk, fırınlarda ergittiği hammaddeyi yakın çevresinden belki de Küre bakır yataklarından temin etmekteydi.
Madenciliğin yanı sıra, tarım ve hayvancılıkla da uğraşmış oldukları ele geçen çok sayıda besi hayvan kemiklerinden ve oraklardan anlaşılmaktadır. Ayrıca, dokumacılıkla da uğraşmışlardır. Çok sayıda dokuma tezgah ağırlıkları ve ip eğirmede kullanılan ağırşaklar ele geçmiştir. Bunlar, Kastamonu dokumacılığının ilk örneklerini oluşturur. Kastamonu kazıları göstermiştir ki, yörede dokumacılığın kökeni, günümüzden 4500 yıl kadar eskiye inmektedir. Mimaride de büyük bir gelişim göstermiştir. Burada anıtsal bir bina, Valiliğin katkılarıyla ortaya çıkartılmaktadır. Anıtsal bina, çağdaşı zengin Hatti Beylerin sarayları ile karşılaştırılabilecek ölçüdedir. Binanın, 3 metre yükseklikte korunan kale şeklindeki doğu dış duvarı, şimdilik 65 metre uzunluğunda ve 2.5 metre kalınlıkta dır. Binanın sadece 6 odası açığa çıkartılmıştır. Ancak, yapının henüz tamamı kazılamamıştır. Yapının tamamı açıldıktan sonra, işlevi anlaşılacak ve bu kadar görkemli bir yapının kimler tarafından kullanıldığı, kültürleri, teknolojik düzeyleri, çağdaş kültürlerle olan ilişkileri burada sürdürülecek sistemli kazılarla mümkün olabilecektir.
Kınık’ta ele geçen ve MÖ .II .Bin sonlarına tarihlendirilen (MÖ.1300-1200 yılları arası) Hitit madeni kaplarının buluntu yerinin bilinmesi, Hitit ve Kastamonu tarihi açısından çok büyük bir önem taşımaktadır. Bugüne değin bir çok Hitit madeni kabı illegal yollarla bulunmuş ve yurtdışına kaçırılmıştır. Değerli metalden yapılmış bu madeni eserler, Hitit dini metinlerinde bahsedildiği gibi ya kutsal bir mekana(tapınaklara) ya da sadece kralların gömüldüğü E NA4 (taş ev) lere konulan çok değerli eserler olabilir. İşte, bunların bir benzeri de Kastamonu Kınık’tan çıkartılmıştır. Kınık buluntuları içinde: üçü sağlam olan boğa başlı kutsal içki kapları (rhitonlar), üzerinde hiyeroglif yazıtı olan ve üç figür bantlı çanak, boğa başları ile bezeli kap ayaklığı (tripot), çok sayıda maşrapa vardır. Boğa, Hitit İmparatorluğun baş tanrısı Fırtına Tanrısı Teşup’un hayvanıdır. Dini törenlerde, boğa başlı kaplarla Fırtına tanrısına sunumda bulunulur. Hiyeroglifli çanağın üzerine ise kabartma bantlarla, geyik avı, domuz avı ve aslan boğa mücadelesi sahnesi işlenmiştir. Çanak, Hitit dünyasında tektir. Çanağın üzerindeki hiyeroglif yazıtta ‘Taprammi’ ismi okunmuştur. Taprammi, Boğazköy-Hattuşa yazılı belgelerinde MÖ. 13. yy ortalarında Hitit Kralı IV. Tuthalia zamanında yaşamış önemli bir saray görevlisi olarak geçmektedir. Çanak üzerindeki yazıt, Kastamonu’da tespit edilen en eski yazıttır. Gerek boğa başları ve gerekse av sahneli çanak, Saray görevlisi Taprammi tarafından Fırtına Tanrısı Teşup’a sunulan adak kapları olarak değerlendirilmektedir. Buna göre, kapların buluntu yeri olan Delibeyoğlu Sırtı, ya Fırtına tanrısı Teşup için hazırlanmış kutsal bir alan ya da Fırtına tanrısına ait tapınak için üretimin yapıldığı atölye yeri olmalıdır.
Hitit yazılı belgelerine göre, Kızılırmak’ın kuzey-batısı için bir çok lokalizasyon denemeleri yapılmaktadır. Kastamonu ve çevresi, Tumanna Ülkesi olarak gösterilmekte, Maşa Ülkesini de Devrekani (Kınık)’ye yerleştirmek istemektedirler. Tumanna Ülkesi, Hitit metinlerinde ilk kez büyük Hitit Kralı I.Şuppiluliuma’nın hükümdarlık yıllarında, Çankırı İline yerleştirilen Pala Ülkesi ile birlikte anılmaktadır. Başlangıçta Hitit Devleti’ne düşman olan bu ülke, daha sonra, devamlı olarak bağlı ve dost kalmıştır. Hitit Devletinin yıkımına kadar da bu bölge Hitit’e bağlı eyalet olarak görülmektedir. Pala ve Tumanna Ülkeleri devamlı olarak Gaşka saldırılarına maruz kalmış ve yağmalanmıştır. Buna rağmen madeni kapların yapıldığı dönem olan MÖ 13. yy ortalarında bile bu bölge Hitit Ülkesine bağlı bir eyalet görünümünde olduğu Kınık kazıları ile kanıtlanmıştır.
MÖ. I.Binde batıdan gelen Deniz Kavimleri Göçü bütün Anadolu’nun siyasi ve sosyal düzenini bozmuştur. Bu göçler, Anadolu’da İmparatorluk kurmuş Hitit Devletinin de çöküşünü hızlandırmış ve Anadolu’nun siyasi düzenini bozduktan sonra, güneye Suriye’ye ve Mısır’a kadar dayanmıştır. Anadolu’da, MÖ.1200-800 yılları arasında siyasi düzenin kurulmadığı ve yazının kullanılmadığı karanlık bir dönem yaşanır. MÖ.800 lerden sonra Orta Anadolu’da Frig Devleti, Doğu’da Urartu Devleti, Güneyde Geç Hitit Beylikleri kurulmuştur. Orta Anadolu’da Frig kültürünün etki alanı kuzeyde Kastamonu-Kınık üzerinden Sinop’a kadar uzanmaktadır.
MÖ. I.Binin ilk yarısında Kınık yerleşimi, Frig kültürü etkisi altındadır. Madencilik, dokumacılık ve çanak-çömlekte ileri düzeyde olduğu ele geçen çok sayıdaki buluntulardan da anlaşılmaktadır. Kınık’taki antik madencilik ve dokumacılık geleneği binlerce yıl hatta günümüze değin devam etmiştir.
Arş.Gör. Elif GENÇ
İlçemiz Sarpunalınca köyü sınırlarında olup ilçemize 25 km mesafededir. Mağara uzunluğu 1680 metre olup bir taraftan girilip diğer taraftan çıkılmaktadır. İçerisi bir kapalı spor salonu büyüklüğündedir ve içerisinden dere yatağı geçmektedir.3 tane çıkışı mevcuttur.
İlçemize 20 km mesafede olup Alçılar Köyündedir.Köyden sonra 1 saat yürüyüşten sonra Mağaraya ulaşılmakta olup zor bir parkurdur, yürüyüş her ne kadar sıkıcı ve zor olsa da Mağara içerisine girildiğinde yürüdüğümüze değdi denilecek bir güzellik bizleri karşılamaktadır.Gerçekten sarkıt ve dikitler muhteşem bir görsellik sunmaktadır bizlere Mağara içerinde 200-250 metre rahat bir şekilde gezilmektedir. Köylüler tarafından çok daha büyük olduğu söylenmekte olan mağarada çökme ve göçükler oluştuğundan ulaşılamayan taraflarındaki gizemi merak edilmektedir.Yine Mağaradan çıktıktan sonra kanyon ve orman bizleri güzel bir manzara sunmaktadır.
İlçemiz Belovacık köyü sınırları içerisinde olan ilçeye 14 km’dir. Yapay bir göl olup dönemim muhtarı tarafından mandaların göllenmesi için yaptırılmıştır.Gölü yaptıktan sonra buraya sazan balık atılmış ,2 yıl sonra ortaya ilginç bir durum çıkmıştır.Buraya atılan sazan balıkları değişime uğrayarak rengarenk bir durum almıştır.Burada kırmızı balıklar olmuş bu balıklar zamanla diğer renklere de bürünmüş çoğunlukla kırmızı balık olmakla birlikte turuncu beyaz siyah bir çok renk balığa rastlamak mümkündür. balıklar akvaryum balığı büyüklüğünü geçmemektedir. Adını da buradan almıştır. Ormanın içinde olup güzel bir piknik alanıdır.
İlçemize 10 km mesafededir. Beyler,Fakılar ve Karayazıcılar köyü üçgeni içerisinde yapılan Sulama amaçlı bir baraj olup hafta sonları ve tatillerde olta balıkçılarının akınına uğramaktadır.Sazan ve levrek balıkları bulunmaktadır.Etrafı piknik yapmaya çok müsaittir.Kuş gözlem kulesi bulunmaktadır yaban kuşlarının geçiş güzergahıdır.
İlçemize 35 km mesafede olup Yaralıgöz tepesi İlimizin de ki Ilgaz dağından sonraki 2050 metre rakım ile en yüksek tepesidir. İlçemiz ile Bozkurt-Abana ve Çatalzeytin ilçeleri ulaşım bu arasında olup yol buyunca yöresel satış yerleri mevcuttur.Bozkurt ilçesi Mamatlar köyü sınırları içinde Mamatlar mesire alanı mevcuttur. Yaralıgöz tepesi dağcılar ve doğa yürüyüşçüleri tarafından ilgi çekmekte olup her yıl zirveye yürüyüşler yapılmaktadır.
Saraydurak Köyü sınırları içerisinde bulunan mağra 24 Km kuzeyindedir. İsminden de anlaşılacağı gibi mevsim şartlarına bağlı olarak 15 Haziran ile 15 Eylül tarihleri arasında mağrada buzlar oluşmaktadır.
Türbe Hüseyin dede, Veli Dede Namıyla anılan zatlar yatmaktadır.Türbe sadece dua niyeti ile ziyaret edilmektedir.
İlçemizdeki Hacı Osman Camisinin avlusunda olan Türbe hakkında çok fazla bilgiye sahip, her yıl evliyalar haftası kapsamında ziyaret edilmektedir.
Fatih Sultan Mehmet Hanın dayısı olan İsmailbey tarafından yaptırılmış Candaroğlulları’na ait ait yapılar arasındadır.
Mustafa Kemal Atatürk, 28 Ağustos 1925 tarihinde İnebolu’dan hareket etmiş aynı gün saat: 13.00’da Devrekani’ye gelmiştir. Çevreden gelen köylüler tarafından büyük tezahüratlarla karşılanmıştır. Atatürk zamanın milletvekili Ahmet Fuat (Müftüoğlu) Bey’in de çiftliğini ziyaret ederek burada konaklamıştır.